20 Mayıs 2018 Pazar

Türklerde Geçmişten Günümüze Ağaç




Türkler, tarihi boyunca birçok inanışa sahip olmuştur. Gök Tanrı inancı bunların ilkidir. Doğaya verdiğimiz önemi ağaç, su, mağara kültü gibi birçok inanıştan anlayabiliyoruz. Nereden nereye geldik peki ? Çok değer verdiğimiz hatta "hayat ağacı" diyerek hayatla ağacı bir tuttuğumuz dönemden şehirleşme adına önümüze gelen her ağacı hunharca kestiğimiz döneme... Doğa inanışlarından olan ağacın yeri ve öneminden bahsedelim.

En eski devirlerden günümüze dek Türk toplulukları arasında görülen yaygın inanışlardan birisi de ağacın ya da belli ağaç türlerinin kutsal kabul edilmesidir. Bu manada, ağaç kültünün Türk sosyal hayatında önemli bir yere sahip olduğunu söylemek yanlış olmaz. Muhtemelen, mevsimden mevsime kendini yenilemesi ve daha birçok özelliğinden dolayı olsa gerek ağaç, Türk toplulukları arasında hayatın ve sonsuzluğun timsali olarak görülmüştür. Başka bir ifadeyle, Türk insanı ağacın oluşumu ile kendi hayatının tabii seyri arasında bir benzerlik olduğunu keşfetmiş ve yaşadığı her coğrafyada kutlu mekânlarla ağaçlar arasında bir ilişki kurmuştur. Bu inanışın bir sonucu olarak, en eski devirlerden günümüze dek Türk toplulukları arasında mabetlerin çevrelerine ve mezarların yanlarına ağaç dikmenin kutsal bir görev olduğuna inanılmıştır. Ancak ağacın bizzat maddi varlığının değil, sahip olduğu bir takım özellikler ve temsil ettiği gücün bir sonucu olarak kutsal kabul edildiğini söyleyebiliriz. 

İslamiyet öncesi Türklerdeki ağaç kültünün ilk ortaya çıkış yeri tam olarak bilinmemekle birlikte dağlık Ötüken bölgesi olduğu tahmin edilmektedir. 

Tasavvuf edebiyatında ise ağaç, İslam dinini temsil eden bir öznel bir olgudur: Niyazi Mısrî “insân-ı kâmil ağacının dalına, yani hakiki bir dervişe tutunan kişi kendi hakikatinin sırrının meyvesini yiyecektir” der. Ona göre yapraklar mahlûkatı, meyveler peygamberleri, ağacın tamamı ise Hz. Muhammed‟i temsil eder. 

Türkler geçmişten günümüze dek ağaca ve ağaç çeşitlerine pek çok manalar yüklemişlerdir. Ağaçların ölümsüzlüğü simgelediğini düşündükleri gibi, kendilerini koruyacağına, bütünlük sağlayacağına, isteklerinin yerine gelmesi için aracı olacağına, ölülerini koruyacağına, bu ve bunun gibi pek çok inanca sahip olarak yaşamış ve gelecek nesillere de bu şekilde aktarmışlardır. Seçtikleri ağaçları ya şekillerine göre ya da adlarına göre manalar yükleyerek hayatlarına sokmuşlardır. İslamiyetten önce de kullanıldığı bilinen “ağaç dikmek sevaptır” sözü Türkler tarafından yaygın bir gelenek olarak kabul edilmiş ve hala günümüzde söylemini ve işlevini kaybetmemiştir. 

Dünyanın üç tabakasını temsil eden “Hayat Ağacı”nın kökleri, gövdesi ve dal-budaklarıyla, kozmik düzeyler arasında kurduğu ilişkinin bir sembolüdür. Allah'ın “el-Hayat” sıfatını sembolize eden “Hayat Ağacı” yeşil kaldığı müddetçe dünyanın var olacağı düşünülmektedir. “Hayat Ağacı”, sıradan insanlar tarafından görülememekte, ancak Tanrı öğretisini bilenler (Tanrı tarafından gönderiler Hakanlar ve Kamlar) tarafından görülebildiğine inanılmaktadır. “Hayat Ağacı” tektir, yalnız ağaçtır ve kâinatın bel kemiğidir. İnsanın kemikleri de “Hayat Ağacı”yla kişiselleştirilir. Soy ağacı, soy kütüğü vs. insan ile “Hayat Ağacı” arasındaki bağı gösterir. Allah'ın nurunun “Hayat Ağacı” üzerine indiği ve kutlu doğumların bu şekilde gerçekleştiğine inanılmaktadır. Kutsal dinlerde vahiyler ışık-ateş-nur şeklinde kutsal ağaç üzerine indiği, hakanlar, hakanların evlendiği kadınlar yine “Hayat Ağacı”nı sembolize eden ağaca inen nurdan doğduğu ve o ağaçtan beslendiklerine inanılmaktadır. “Hayat Ağacı” bu isim dışında “yaşam ağacı”, “ kayın ağacı” gibi adlarla da anılır. Bunun pek çok örneğini geçmişte yaşamış kültürlerde görebiliriz.

İnsanlar geçmişten günümüze dek ağaca pek çok anlamlar yüklemiş, günlük hayatlarında, hatta sonraki hayat inançlarında bile ağacı simgesel bir araç olarak kullanmış. Yeri gelmiş iyi yeri gelmiş kötü şeyler için ağaçtan medet ummuşlardır. Hatta ağaçlara çul-çaput bağlayarak adaklarda bulunmuşlar, dilekleri gerçekleştiği taktirde de bunun ağaçtan kaynaklandığına inanmışlardır. Belki de ağacın gövdesinden yayılarak yukarı, göğe doğru uzanmasını bir dua bir yakınlık olarak görüp ağacın doğaüstü bir gücü temsil ettiğine inanmışlardır. 

İnsanoğlunun “Hayat Ağacı”nı adından da anlaşılabileceği gibi ağaca hayati değer katılmış ve neredeyse bir insanın yaşama başlaması, ölmesi evresini bu ağacın gidişatına göre şekillendirmiş ve öyle inanmış olduklarını görmekteyiz. Ağacın yerle gök arasında bir vazife gördüğü inancı da mevcut olan “Hayat Ağacı” nın da kendi içinde çeşitlendirilerek farklı ağaç türlerinin motif olarak kullanıldığını görmekteyiz.Hatta bununla da kalınmayarak bu ağaç çeşitlerinden günlük işlerde fayda sağlanması için de faydalanılmıştır.

Orta Asya'dan Anadolu'ya çağlar sonra yavaş yavaş değişen sadece yaşam şartları değil, çevremize bakış açımız da değişti. Bencilleştik, unuttuk, önemsemedik. Umarım Türk kültüründeki ağaca saygı eskiye döner ve doğayı korumak adına bu örnekler bize ilham olur.




Kaynaklar:

Seher Arslan, TÜRKLERDE AĞAÇ KÜLTÜ ve “HAYAT AĞACI”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder